bugün

entry'ler (71)

300 rise of an empire

kayıplar yüzünden hayal kırıklığı mı yaşıyorum?
hasarlı gemi ve ölü kölelerin benim için hiçbir anlamı yok.
benim asıl hayal kırıklığım işte bu adamlar...
on binlerce adamın arasında dursam bile tek başımayım.
yanımda duracak birini özlüyorum.

--spoiler

yemek yerken bilal erdoğan ı protesto eden genç

Biz vicdanlı insanlarız" diyen öğrenciye, "vicdanın yeri burası değil arkadaşım dienler hele bi susun. sen ne sıfatla hesabını sorcam demek ne demek diye çoçuğu sorguluyosun, hakimmisin savcı mısın sen? yargılama cüretini nerden buluyosun. yasama yürütme yargı sende birleşti de bizim mi haberimiz yok. ülke bu halde işte tüm kuvvetler tek bir kişide, bunlarda onun mikro yansımaları.

soma da şehit sayısının aslında 657 olması

bakanın deyişiyle 300- 301 e kapatırmışız. 302 i bulmazmış.böyle vicdansız bir laf hayatımda duymadım. sen neyi kapatıyosun, neyin üzerini örtüyosun. giden 302 can, koyun pazarlığı değil. ama şaşırmamak lazım fikrin nese, diline de o yansıyor.

13 mayıs 2014 soma maden ocağı kazası

ben içerdeki kardeşlerimizin bulunduğu halde bulunamadı denmesinden, vücutlarına kayıp süsü verilmesinden, orda burda gömülmelerinden ya da yakılmalarından korkuyorum. sayı artmasın diye bunu da yapar bu şerefsizler.
zira saatler oldu ama yeni bir haber hiç çıkmıyor.

13 mayıs 2014 soma maden ocağı kazası

bu gece uyuyabildiğim birkaç saat için kendimden utanıyorum. ilk defa bu kadar çok utanmam gerektiğini hissediyorum. iş yerinde oturduğum koltuktan, bankadan henüz çekmediğim maaşımdan, veremediğimiz kamu hizmetinden, oluşturamadığımız politikadan, mış gibi yapmaktan, olayların dışındaymışız gibi düşünüp vicdanımızı rahatlama çabamızdan utanıyorum. yarın , öbür gün hiçbir şey yokmuş gibi hayatımıza devam edecek olmamızdan, sömürü düzeniyle bu kadar uyumlaşmış olmamızdan ve rahatsız olmamamızdan utanıyorum. her giden can, abimiz, kardeşimiz için..
bu düzenin böylesine parçası olmamızdan ve bu devlete hizmet etmekten utanıyorum.,

13 mayıs 2014 soma maden ocağı kazası

yazmayım susayım diyorum şu lanet olası siyaset alanından uzak durayım diyorum. ama bir türlü olmuyor, insanımızı siyasi iktidarın bekasını sağlamakla sorumlu bir vasıta olarak kullanan ama iş siyaset üzerine kafa yormaya, konuşmaya gelince, yok öyle çıkar cübbeni gel, yok yok ölmüş insanlar üzerinden siyaset yapılmaz diye pasifize eden, bana nerde konuşlanmam gerektiğini her defasında bildiren zihniyetinizin allah belasını versin. o iktidar ki, geçen yıl 6 kez denetime gittiği ocakta kaç kişinin olduğunu resmi rakamlarla sana bildiremiyor? yada bildirmek lüzumunu dahi hissetmiyor. velakin mitinglerde 3 milyon kişi vardı diye net rakamları anında verebiliyor. rakamlardan korktuğu nokta da bunlar şehit, kader de bu da varmış, takdiri ilahi diyebiliyor. temel sebep, bizim varlığımızın birilerinin varlığına her daim armağan olması bu ülkede, insan olarak hiç bir değerimizin olmadığına inandırılmış olmamız, bunun her daim bize hatırlatılması, içimize işlemiş adeta, bu sebeple sedyeye alınan işçi kendi varlığından, sağlığından ziyade sedyeyi önemseyebiliyor. biz hastane sedyesi kadar değerimizin olmadığına inandırılmış insanlarız. biz bu ülkede birilerinin bekasını sağladığımız sürece şans eseri var olan işine gelinmediğinde de anasını-bacısını alıp gitmesi gereken bir kaç mehmetçikten daha fazlası değiliz.bunu kabullendiğimiz sürece yaşananlar ilk yada son olmayacak.

14 mayıs 2014 ulusal yas ilan edilmesi

bayraklar yarıya indiğinde bu adamların vicdani değerleri de bir o kadar yükselse keşke..

13 mayıs 2014 soma maden ocağı kazası

hükümetin her türlü insan hayatından ve canından daha önemli deil mi, herkes ölsün ama senin hükümetin ayakta kalsın. zaten 70 milyon niçin var, senin hükümetini bir 100 yıl daha ayakta tutmak onun bekasını sağlamak için, ama senin o çok sevgili hükümetin acı ki senin için aynı şeyi düşünmüyo, yeri geliyo sen 3-5 mehmetçik oluyosun yeri geliyo ananı da alıp gidiyosun, yeri geliyo bakkala ekmek almaya giderken polis tarafından gözün kırpılmadan öldürülebiliyosun. o cok sevdiin hükümetin geçen yıl 6 kez denetime gittiği ocakta kaç kişinin olduğunu resmi rakamlarla sana bildiremiyor?, bir eksik iki fazla bakış açısıyla nolcak ki iki kişi fazla ölse, iktidarın bekasından başka ne işe yarıyor ki bu zavallılar? zaten bildirmeye gerek de duymuyor, sen kimsin ki, bir kaç göt kılı olmaktan başka. ne desem boş, birgün sıra geldiiğinde anlarsın, o gün çok uzak değil.

elinin hamuruyla madencilik kasan hatun yazar

siyaset yapman için cübbeni çıkarman gerek, konuşman için erkek olman gerek, senin adam olabilmen için bu başlığı açan yazar söyle bizim ne yapmamız gerek?

özel şirkette işçi öldü diye suçu devlette aramak

hükümetin her türlü insan hayatından ve canından daha önemli deil mi, herkes ölsün ama senin hükümetin ayakta kalsın. zaten 70 milyon niçin var, senin hükümetini bir 100 yıl daha ayakta tutmak onun bekasını sağlamak için, ama senin o çok sevgili hükümetin acı ki senin için aynı şeyi düşünmüyo, yeri geliyo sen 3-5 mehmetçik oluyosun yeri geliyo ananı da alıp gidiyosun, yeri geliyo bakkala ekmek almaya giderken polis tarafından gözün kırpılmadan öldürülebiliyosun. o cok sevdiin hükümetin geçen yıl 6 kez denetime gittiği ocakta kaç kişinin olduğunu resmi rakamlarla sana bildiremiyor?, bir eksik iki fazla bakış açısıyla nolcak ki iki kişi fazla ölse, iktidarın bekasından başka ne işe yarıyor ki bu zavallılar? zaten bildirmeye gerek de duymuyor, sen kimsin ki, bir kaç göt kılı olmaktan başka. ne desem boş, birgün sıra geldiiğinde anlarsın, o gün çok uzak değil.

insanları birbirlerinden uzaklaştıran nedenler

boşver cümlesi, sallanmadığını hissetmek, küçük hesaplar yapıldığının farkına varmak, gereksiz lakayit tavırlar.

eski sevgilinin 5 ay sonra mesaj atması

ben yaklaşık 3 ay sonra dayanamayıp aramıştım. telefonda da tam hatırlamıyorum ama işte doktora gidiyorum o da meseleyi senle çözmeden iyileşemeyeceğimi söyledi filan demiştim. yani beyaz yalan gibi bişey. aslnda kötüydüm ama doktora falan gitmemiştim. nese buluştuk o akşam, öle konuştuk, sonra en son hesabı isteyelim demiştim. tam kalkacaktık, sana bi sarılayım gibi bişey dedi. sonra sarıldık kalktık masadan. biraz yürüdük şurdan ayrılırız die düşündüm. slak gibi kendimi hırpaladım dedm. al yüzüne bişey diyemiosun, küfredemiosun dedim kendi kendime. tam o sırada bişey oldu, elimi tuttu. bende hala seviyordum barıştık. ama sonra işler rayına oturmadı ve daha fazla acı çektim ikinci ayrılıkta. o yüzden böyle şeyler yapmamak lazım. ama insan kalbine söz geçiremiyor. o akşam o da bana seni görürsem dayanamam diye buluşmak istemedim. annemde sakın onunla yüzyüze gelme gibi bişey dedi dedi. aslında o benm sevdiğimken, o değerliyken bunları asla anlatmazdım. bu sır gibi benle giderdi. ona değer verdiimden ona dair şeyleri iyi ya da kötü hiç kimseyle paylaşmazdım. ama bugün o da bilsin ya da hissetsin istiyorum ki,o da sıradanlaştı, değersizleşti, bunu yapan benim yapmak isteyen benim, onu bu satırlarla herkesleştirdim. herkesle paylaştım. insan sevdiğini paylaşır mı?, istiyorum ki ona dair hiçbir anın özelliği, güzelliği ve onun kişi olarak değeri hiç kalmasın. yıllar önce yaşattığını ona yaşatarak alıyorum ben bugün intikamımı. evet bugün sen sözlük köşelerinde dandirik bi başlık altında paylaşılan sıradan birisin benim için.

sözlük yazarlarının kimsesiz ve asosyal olması

her şeyini oralığa saçan sosyal kargalar sizden de bu teşhirciliğinizden gına geldi...

en güzel kızların ankara da olması

güzel kızların türkiye'de bulunmaması olarak özetlenebilecek durum.

yazar maaşlarında yapılacak kesinti

vay yazarlar maaş mı alıyormuş, ooo maaş alırım bir dal...

fenerbahçeli erkeklerden iyi aile babası olması

efendim, öncelikle şunu söylemeliyim ki bu gözlemim uzun yıllar süren yorucu bir çalışmanın ürünüdür.
çevremde uzak ya da yakın, ne kadar fenerli erkek tanıdıysam hemen hemen hepsi ağırbaşlı, efendi insanlardı. üniversiteyi bitirdiler. yuva kurmak telaşına çabuk düştüler, hemen evlendiler ve çoluk çocuğa karıştılar. istisnasız bu böyle oldu. bir piçlik yapayım, efendime söyliyim bir kızın kalbini kırayım ya da ahını alayım durumları bu adamlarda olmadı hiç. iş yerlerinde ise hep uyumlu adamlar oldular. düzgün, munis, ev kedisi gibi kaç adam gördüysem hepsi fenerbahçeli. bazıları çok da romantik. ee bir kadın daha ne ister? o yüzden kızlar hala evlenmediyseniz ilk gördüğünüz fenerbahçeliye sahip çıkın, bakın sonu evlilikle bitecek, ihtimal filan değil. yüzdesi çok yüksek gerçek bir tesbittir bu.

iç çamaşır mağazası sahibi erkek

evet bu da nerden çıktı demeyiniz. zira bir erkeğin iç çamaşırı mağazası sahibi olması, don sütyen, tayt, jartiyer satması bana bi garip geliyor. adamın dükkanında 3. sınıf çıplak kadın resmlerinin olduğu bir yığın kutu var. kadınlar sanki konsomatristte ek iş olarak bunu yapıyorlar gibi ve bütün duvarları bu kadınlar süslüyor. sonra gidiyosun sana sütlü gögüsler için sütyen ya da 6 beden iç çamaşırı öneriyor. sanki çıplaksında adam seni giydiriyor gibi bir rahatszlık hissi bünyeni kaplıyor. sonra o dükkanlar çok küçük oluyor. sağa sola dönsen o çamaşır kutuları yere aniden düşebilir. içinden pırt die aniden kırmızı bir tanga fırlayabilir. o anda yüzün kırmızıdan mora dönüşebilir. bu mağazanın sahibi erkekler bana hep biraz piç gelmiştir. hayatta en son güveneceğim adamlar bunlardır. bi bunlar bi de dolmuş şöförleri... yine de fenerbahçeliyse bir miktar durum değişebilir sanırım.

sende bişey var ama çözemedim

evet bende bişey var, ne zman birini sevsem, hoşlansam sonu hep hüsran oluyor, acının ne rengi ne hacmi ne de kütlesi var. acı sadece bünyemde şekilleniyor, yüzüme yerleşiyor alabildiğince ve hunharca. tıpkı dün geceki gibi. işin kötü yanı suçlayacak hiç kmsede yok bu hikayede, kendim dahi kimse yok. ve o youn acının patlayacağı gidilebileceği bir yol da yok. bu hepsinden daha acı.
tamam ben yalnızım eziğim belki de ama artık beni yalnız bırakın bir nefes alayım be. yeter artık.

sözlük yazarlarının kimsesiz ve asosyal olması

sosyallik nedir allah aşkına, sanıldığı gibi insana değer katan bir şey midir? insanı daha kişilikli, ya da daha değerli yapar mı? daha fazla arkadaşı olmak, ortamların aranan adamı olmak ya da sürekli telefonun çalması o kişiyi dierlerinden daha nitelikli yapmaya yeter mi?
tr de bu sosyallik aşkıyla yanan bitenleri anlamıyorum. toplum olarak vasat zekalı insanların kurduğu bir düzende, tanışıldıktan sonra sorulan ilk soru bu oluyor?,
naparsın nerelere gidersin?, kimlerle arkadaşlık edersin?
birileri tarafından daha çok sevilen adama tapmaya hazırız.bu çok sevenlerin arasında arsızı var hırsızı var, gerizekalısı, yalakası, yavşağı bile var.

sevgiliye alınmaması gereken hediyeler

porshe almasın. bu sabah bunu çok düşündüm cidden. alırsa direkt ayrılık sebebi, zira ilişkideki eşitlik sona eriyor.